HENÜZ VAKİT VARKEN
Dinle kaldırımları, duvarları, taşlı park yollarını... Orada bir ağacın altında... Söylemeliyim Bursasporumun en güzel marşlarını sana...
SANA OLAN AŞKIMIZ
Bizden öncekilerden bize emanet olan , Bizden sonraki herkese emanetimiz olan sana duyduğumuz ''Bağlılığımız'' sana olan karşılıksız ''Aşk''ımız olucaktır !
FARKIMIZ TEKSASLI OLMAMIZ
Ne moral kalır kafada, bir nebze de olsa iştah kalır o 90 dakika susmayan boğazda. O soğuk işler ya vücuda stadtan çıkınca hani..
ÖVÜNMEKLE ÇOK HAKLIYIZ
Biz daha kendi tribünlerimize bunu okutamazken dünyanın işine bak; kozmonot ve katerina arkadaşlar daha şimdiden 9.sayıyı ne zaman çıkartacağımızı soruyorlar.
ERKAN ABİ
Kaç kez Felç olana dek direndik bu kahpeliklere. Herşeyi görüyorsun ya Erkan abi. Görüyorsun ya. Evi olmayan Sokak çocuğu gibi bizide bitirdiler Erkan abi.
25.9.09
Gidenler Var Aramızdan
Terk edip gitmek bu şehri bazı sabahlar hüzün veriyor insana kimi başka şehire kimi başka ülkeye gidiyor . Arkalarında bırakıyorlar onlarca insanı dönecekler bir gün elbet ama özletecekler kendilerini yseviyoruz sizi tekrar görşmek üzere elveda hüzünlerin şehrinde bırakılanlara .
20.9.09
Gastigo söyleşisi
-Sizi tanıyalım öncelikle. Kimdir Gastigo, gerçek ismi nedir, neler yapar, hobileri nelerdir? Yaşamınızı alalım kısaca..
Adım Samet Yıldız,1986 Bursa doğumluyum, Bursa Erkek Lisesi mezunuyum ve halen öğrenciyim, futbol dışında fotoğraf, edebiyat, bağımsız sinema hobilerim arasında yer alır bunların dışında iyi bir müzik dinleyicisiyimdir arşivler, posterler röportajlar hep takipteyimdir sevdiğim grup yada müzisyenleri.
-Peki, Gastigo lakabını ve nickini kullanıyorsunuz her zaman, nerden gelir bu ismin manası, nereden aldınız bu lakabı?
Lakap değil aslında nickname. Bir gün bir çeviri sırasında latin alt dillerinden birinde rastladım bu kelimeye anlamı ‘haydut’tur. O günden beri kullanıyorum üstüme yapıştı açıkçası.
-Tribünle tanışmanız nasıl oldu, nasıl başladınız bu serüvene. Ne kastınız vardı kendinize de bu koşturmacanın içine soktunuz kendinizi?
Tribünle çocukluğumuzdan beri tanışığız aslında. Gerek aile gerekse mahalle ortamları bir yerden sonra maç ortamına dönüşüverir oldu yaşantımızın geri kalanında. Tabi zamanla işin rengi değişti orta okul yıllarında aileden bağımsız maçlara gidilmeye başlandı yaş ilerledikçe bakış açıları değişti yeni insanlar yeni sesler tanıdı bünye. Şanslıyız ki tribünü bilen insanları kendimize dost edindik güzel bi tribün kültürü aldık. Kasıt değil aslında olay şu bu takımı tutan her ferd onun için bişeyler yapmaya çalışır bende onlardan biriyim pek bi farkım yok.
-Tribünde bulunduğunuz yıllar, dönem içerisinde yaşadığınız ilginç, komik veya başka bir yönüyle aklınızda kalan herhangi bir anınız var mı? Çok vardır gerçi, birkaçını alsak sizden.
Tabi anı çok ama akılda kalıcılık yönünden dersen pekte öenmli şeyler değil aslında unutulmamazlık sıralamasında küme düştüğüm maç var bu yaşıma kadar geçirdiğim en kötü gündü maçın son 20 dk.'sında resmen travma geçirmiştik tribünde Allah bir daha yaşatmasın. Komiklik bakımından ise Olimpiyat stadında İbb yada Kasımpaşayla bir maç vardı, stad alanına girdiğimizde 3 farklı yönden aynı anda kafa kafaya denk gelen 3 otobüs vardı şimdi burdan komik gelmeyecektir ama inanın çok komikti.
-Gastigo Teksas tribününün bugünü ve geleceği hakkında neler düşünür peki? Nasıl görüyorsunuz Teksas'ımızın bugününü ve geleceğini?
Bu artık klişeleşti tribün için şunu söyleyeceğim. Tribun artık genç nesle emanet edilecek biz genç nesil şu anda ve birkaç yıl daha staj durumundayız bu işlem gerçekleşince Teksas tribünü inanılmaz bir hal alıcak.
-Tribünümüzün yeniliklere ihtiyacı var mı sizce? Varsa ne gibi yenilikler tribünümüze can verir, geliştirir?
Teksas tribünün önünde geçmişten kalan bazı yaftalar var çünkü, bunları değiştirmek gerek değil mi artık? Tribünümüz zaten çağdaş bir tribün gerek eylemleriyle gerekse kılık kıyafetiyle üst düzey bir tribün halini almış bulunuyor. Tabiki yenilik güzel bir şey ama yenilenme ayağına da geçmişi silip atmak olmaz tribün üzerindeki ‘SERSERİ’ imajı son yıllarda yapılan sosyal organizasyonlarla siliniyor bu konuda kafamız rahat. Gün geçtikçe Teksas tribün özlenen o kalıba sokacaktır kendini.
-Klüplerin taraftarlarla olan ilişkilerine ne gözle bakıyorsunuz? Bir yandan klüplerin taraftarla ilişki halinde olması yaşanabilecek olumsuzlukların engellenebilmesi ve taraftarların bilinçlenmesi açısından önemliyken, bir yandan da tribüne sağlanan destek var. Tribünlerin klüpten destek alması doğru mu sizce?
Tamamen karşı olduğum bi durum tribüncü tribününü yapsın yönetici yöneticiliğini. Sadece futbol olarak bakmayalım her dalda birileri birilerinin işlerine karışır oldu, dönüp bakarsak durum ortada.
-Tekrar size dönelim o zaman. Şehir dışında okuyorsunuz, maçlara gidip gelmek zor olmuyor mu? Hem ciddi bir maddiyat hem de gerçekten vefa ister.. Bir nevi eğitim dönemi devam ettiğinde maçlara bir deplasman taraftarı gibi kilometrelerce yol katedip geliyorsunuz..
Hayat başlı başına deplasman aslında, maça gelmek tabiki bizler için en büyük vazife önümüze ufak tefek tümsekler çıksada bi şekilde işi kılıfına uydurup yerimizi alıyoruz.
-Yöneticisi olduğunuz Teksas.Org sitesi, icraatları, bugünü, geleceği ve projeleri hakkında neler söyleyebilirsiniz bize?
Teksas.org’un bu tribündeki görevi insanlara Bursaspor, Teksas ve futbol başlıkları altında bilgi vermektir bizler insanların okuyarak daha iyi bilgi sahibi olacaklarına inanıyoruz ve ‘’OKU’’ diyoruz. Eylemlerimiz devam edecek yeni projeler var yakında duyurusu yapılacak olan güzel organizasyonlar var iyi bir yoldayız ve bu uzun bir yol yürümeye devam.
-Özel hayatınızda özellikle okumaya çalıştığınız yazarlar, albümünü dört gözle beklediğiniz sanatçılar ve tavsiye edebileceğiniz kültür insanları var mıdır bizlere?
Başta Orhan Kemal gelir hepsi olmasada çogu kitabını okudum özellikle tavsiye edeceğim anı olarak derlediği Nazım Hkmet’le Üç Buçuk Yıl eseridir. Onun dışında Nihat Genç fanatiğiyimdir. Müzik tabikide bir tutku halini aldı Pink Floyd gelse bizde konser verse be bileyim Duman her zaman, Latin müziklerinin başımızın üstünde yeri var genelleme yaparsam şöyle diyeyim Müzik evrensel bir dildir herkes onu kullanmalıdır valla bak. Birkaç arkadaş sormuştu sanırsam söylemiş olayım, yurtdışından da St. Etienne, PAOK, Genoa ve Marsilya tribünlerini takip ediyorum.
-Kulübümüzün çıkardığı, çıkarıyor olduğu ürünler hakkında neler düşünüyorsunuz? Bursastore ismi barakalıktan çıkmalı diyoruz biz, katılıyor musunuz bu fikre?
Bu işi bana versinler kulube kalıcı gelirin ağababasını sağlıyayım ben bu tribünün nerde nasıl giyindiğinin çok iyi biliyorum ve bu konuda storenin eksik yönleri çok fazla bu konuda çalışmalarımız var umarım başarı sağlayacağız
-Belirli görüşleri savunan kesimlerin, özellikle kendi düşündüklerini açıkça her ortamda dile getirenlerin ve gördüğü bazı şeyleri samen altı etmeyen insanların tribünümüzde barınmakta güçlük çektiği bir gerçek. Üzerinize yapıştırılan yaftalar, bu tür meseleler yüzünden tayfasal bölünmeler vs..Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Belirli tartışmalar sürekli kısır döngü gibi tekrarlanır ve başa sarar hale geldi çünkü artık. Şu görüş meselesi olduğu sürece bu tribün bir yerlerden sivilce çıkarır daha önce 2 tane çıkardı. İnsan şaşırıyor herkes aynı takımı tutuyor ama herkes farklı yerden tutuyor bunu atlatmalıyız çünkü kabak tadı verdi, tribüne kötü etki eden şahıs, grup vs. oluşumları yaptıkları kötülükleriyle afişe ederek bu tribünden uzaklaştıracağız buna inanıyorum.
-Geçmişten bugüne veya izlemiş olduğunuz kadrolar içerisinden bir ilk onbir oluşturmanızı istesek? Teknik direktör de dahil olmak üzere.
Sevmediğim bir soru, birkaç orası burası ayrı oynayan topçu ve teknik adam dışında hepsi bu kulube emek vermiştir iyi yada kötü tartışılır ama emeklerinden dolayı bir sınıflandırma yapamam.
-En beğendiğiniz beste hangisidir tribünlerimizde?
Beraberiz senle geçsede yıllar sevdiğim bir bestedir
-Pankartların yapılması özen ister, vakit ve çaba ister. Bu tür çalışmaların içinde aktif birisi olarak bir kaç cümle alsak, nasıl gelişir bir pankartın öyküsü?
Pankart bir tribünün kıyafetidir, biz kaç senedir yasaklar nedeniyle çıplak duruyoruz. Emniyet Uyuma! Evet pankart emek ister el emeği olmalıdır o naylon olanlar pankart değildir nazarımda, Bizim ekipte pankart için önce kafa patlatırız güzel bi söz çıkarırız bekleriz aradan en az bir hafta geçer ani bi operasyonla bi bakmışsın 15 kişiyi kumaşın etrafında toplayıvermişiz tabi temiz çalışıyoruz sakarlıklar dışında. Pankart yapmak güzel bir şey pankart yapın arkadaşlar.
- Bursaspor'un uzun vadede ve kısa vadede hedefleri neler olmalı sizce?
Ertuğrul hocanın gelmesiyle sezon sonu hedef çıtası zaten yükseldi bu satteen sonra Bursaspor Avrupa kupaları ve Şampiyonluk hedefiyle oynayacaktır buna inanıyorum.
- Bursaspor'da görmek istediğiniz veya ''gelse ne güzel olur'' dediğiniz herhangi bir futbolcu ve teknik direktör (fazla uçmadan) var mıdır? Varsa öğrenebilir miyiz?
Teknik direktöre ihtiyacımız yok ama kadroya devre arasında takviye şart Mustafa Keçeli, Tadeu gönderilmesi gereken futbolcular bunların yerine daha iyi altarnatifler düşünülmeli. İsim konusunda Maradona futbolu bıraktığı için kim gelirse gelsin farketmez benim için efendi olsun yeter.
-Son sorumuz, Samet Yıldız hayatında neler hedefler bundan sonraki dönemde, hem yaşantı hem de tribün ve sportif bazda görmek ve ulaşmak istediği makamlar, sevinçler var mıdır?
Uzun vadeli hedefler koymak istemedim bugüne kadar tabi önce okulu bitirip yurt dışına çıkmak istiyorum sonrasına bakıcaz. Bu kulüple bu tribünle mutlaka bir final maçı kazanmak ister bünye tanıdık bildik insanlara sarılarak kutlama yapmayı kadehleri birkez daha Bursaspor için kaldırmayı isterim.
-Söyleşi teklifimizi kırmayıp bu güzel sohbeti bizlerle gerçekleştirdiğiniz için teşekkür eder, iyi bayramlar dileriz.
Asıl ben teşekkür ederim bu güzel sorular için.Hepinize iyi bayramlar dilerim.
Söyleşiyi gerçekleştiren İnadına Teksas fanzin komitesi adına,
Gökhan Sezer, 03 Eylül 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
19.9.09
40 Yıllık Ulu Çınar
Daha öncede bu kadar uzun muydu bu yol yoksa bitmek bilmeyen çilesine nazire yaparcasına uzuyormuydu bu sefer. Ağır ve isteksiz adımlarla ilerliyordu evine doğru ama yarısı eksik. Mazide kalan hatıraları birer birer gözlerinin önüne geliyor sanki zihni kurnazca bir oyun oynuyordu. Aslında çok severdi bu yolu. Sıra sıra dizilmiş söğütler, yerlere kadar eğilir selam verirdi yoldan geçenlere. Ama bugün onlarda bir başka bükmüşlerdi sanki boyunlarını.
Bütün çocukluğu burda geçmiş, bütün ilklerine bu yol götürmüştü onu tıpkı rahmetli babası ile gittiği ilk Bursa maçında olduğu gibi. Evet bugün de bir ilke götürmüştü onu bu yol ama bu seferki bambaşka idi. Sanki en ufak bir şimşek çaksa yağmur boşalacaktı gözlerinden. Ah ne olurdu sanki bir adım daha atmasa, düşüp kalsaydı, karışıverseydi toprağa... Ne olurdu görmemiş olsaydı bu koca çınarın devrilişini...
Hayatı hep sınırlarında yaşamıştı adeta bir uçurumun kıyısında fakat tek bir şey hariç o da Bursaspor aşkı. 41 yaşındaydı yani yaşıttı sevdası ile. Öle sıradan bir sempati yada taraftarlık değildi onunkisi.. aşktı onunkisi hemde öyle bir aşk ki, yaşamak için aldığı nefesten önce geliyordu. Daha nasıl sevebilirdi ki. İnadına sevmişti o, ne kupalarının peşinden nede şampiyonluklarının peşinden koşmuştu. Sadece tek sevdası yeşil ve beyazın, Bursasporun peşinden koşmuştu. Tıpkı bugünkü sakarya deplasmanı gibi..
Allah'ım ne büyük bir acıydı bu. Koskoca bir mazi göz göre göre kaymıştı ellerinin, avuçlarının arasından. Belki de nesiller kaybettirecekti bu düşüş, belkide Anadolunun lokomotifliğini..
Bu düşüncelerle neredeyse gelmişti evine. Evet bugün 40 yıllık ulu bir çınar devrilmişti ancak bildiği tek bir şey vardı bu sevda burda bitmezdi.
43 yaşındaydı.2 sene geçmişti ömründen 2 sene... Ama öle sıradan değil bir alt ligde geçirilen 2 sene ne de zor gelmişti ona. Hele ki ilkokul çağlarındaki oğlunun "Baba senin takımın -bu cümleyi her duyduğunda bir bıçak darbesi daha alırdı yüreğinin derinliklerine- niçin fenerle maç yapmıyor?" sorularının karşısında ezilip büzülmesi yokmuydu en çok da o koyuyordu adama. Gelip geçmiş, Bursasporu ait olduğu lige geri dönmüştü. Geri dönmüştü dönmesine ama sanki bir şeyler eksikti. Belki de sakarya deplasmanında kalmıştı...
Hala maçlara kale arkasında gidiyordu ama bir farkla eski teksas tarafındaydı artık. Evet oda katılmıştı küskünler ordusuna. Ancak bu kadar küsebilmişti sevdasına.. Kolay mı? İnadına sevmişti, ölümüne sevmişti, adam gibi sevmişti, karşılıksız sevmişti, sadece sevmişti.
Yine selamlıyordu onu sıra sıra dizilmiş söğütler, bir bursa maçına daha giderken...
Adnan Bahtiyar, 18 Eylül 2009
Adnan Bahtiyar, 18 Eylül 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
Yıldızlara benzetiyorum
Seni Gökyüzündeki Yıldızlara Benzetiyorum.
Evet şaşırdın değil mi, seni gökyüzündeki yıldızlara benzetiyorum. Sana aşık olduktan sonra seni yıldızlara benzetmeye başladım; bir yıldıza bakıyorum aklıma sen geliyorsun, bazen de yıldızları elime alıyorum ve içime çekiyorum; o tatlı paha biçilemez kokunu biraz daha, biraz daha çekiyorum, şu ana kadar aldığım en güzel koku olsa gerek. Bazen de anılarımı, umutlarımı, hayallerimi elime alıyorum ve seni izlemeye başlıyorum. Aptalca bir umutla ''senin için bu sene Avrupa'ya gideceğim'' demeni bekliyorum ama sen yine susuyorsun.
Sonra sana kızıyorum ve seni atıyorum meğerse kendimi kandırmışım. Senden bağımsız bir sen hep içimde yaşıyormuş. Bursam bana o sözü vereceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum. Evet aslında senin de hedefin Avrupa ama biz artık hedef değil garanti istiyoruz Bursam garanti.
Fazla bişey istediğimize inanmıyorum. Senden bir kez olsun bizim için kupa almanı veya bize bir kez olsa bile Avrupa'ya gitme zevkini yaşatmanı istiyorum. Avrupa'ya gidemesen de kupaları alamasan da biz yine hep yanında olacağız ama bizimde heyecanlamaya mutlu olmaya hakkımız yok mu? Bence hakkediyoruz Türkiye'de ki hangi taraftar grubu takımı 3-0 mağlupken maç skorunu umursamazcasına ve hatta oyuncular maç sonu başlarının yerde olmasını ve kendilerinden utanmalarını sağlayacak kadar nasıl bir tezahürat yapabilir? Senin bildiğin böyle bir taraftar varsa söyle o taraftar en büyük taraftardır ama sadece Bursaspor'un böyle bir taraftarı var.
Sana bir sorum var Bursam. Sence bu büyük taraftara Şampiyonluk yakışmaz mı? Bak yine susuyorsun yine cevap vermiyorsun aynı elime aldığım gökyüzündeki yıldızlar gibi sen de susuyorsun. Susmak bazen en büyük isyandır derler.Yoksa isyan mı ediyorsun, neden? Neden Bursam neden?. Asıl benim isyan etmem gerekmiyor mu ama nasıl edebilirim ki sana delilercesine aşıkken nasıl edebilirim? Yoksa bizim en büyük taraftar olduğumuza inanmıyormusun ama sen de dahil bütün Dünya'ya en büyük olduğumuzu kanıtlayacağız ama kanıtlamamız için Avrupa'ya gitmemiz gerekiyor ve herşey senin elinde Bursam, ya bizim en büyük taraftar olduğumuzu kanıtlamamıza izin ver ya da verme farketmez, biz kendi yağımızda kavruluruz ama televizyonlarda, gazetelerde şöyle çıkmasını istemez misin Bursam. ''Bursaspor taraftarı Dünya'nın en iyi taraftarı seçildi.'' nasıl olur değil mi... Düşünmek bile heyecanlandırıyor. Ama herşey senin elinde olan birşey bursam.
Bizi Avrupa'ya götürecek olan sizlersiniz sahadaki 11 futbolcunun elinde olan birşey ama bizim de boğazlarımız çatlayana kadar bağırcağımızı bil Bursam. Şu maçtan sonra yendiğimizde veya yenildiğimizde bir süre sonra yutkunduğumda boğazlarımın şiş olması ve canımı acıtması hoşuma gidiyor, beni mutlu ediyor çünkü; acıyor ama neden acıdığını biliyorum senin için haykırdım; Bursama aşığım diye.. ama Avrupa'ya gidemesen de kupaları alamasan da ve hatta amatöre düşsen bile ne olur biliyor musun Bursam?
Ben yine gökyüzündeki Yıldızları izlemeye devam ederim.
Evet şaşırdın değil mi, seni gökyüzündeki yıldızlara benzetiyorum. Sana aşık olduktan sonra seni yıldızlara benzetmeye başladım; bir yıldıza bakıyorum aklıma sen geliyorsun, bazen de yıldızları elime alıyorum ve içime çekiyorum; o tatlı paha biçilemez kokunu biraz daha, biraz daha çekiyorum, şu ana kadar aldığım en güzel koku olsa gerek. Bazen de anılarımı, umutlarımı, hayallerimi elime alıyorum ve seni izlemeye başlıyorum. Aptalca bir umutla ''senin için bu sene Avrupa'ya gideceğim'' demeni bekliyorum ama sen yine susuyorsun.
Sonra sana kızıyorum ve seni atıyorum meğerse kendimi kandırmışım. Senden bağımsız bir sen hep içimde yaşıyormuş. Bursam bana o sözü vereceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum. Evet aslında senin de hedefin Avrupa ama biz artık hedef değil garanti istiyoruz Bursam garanti.
Fazla bişey istediğimize inanmıyorum. Senden bir kez olsun bizim için kupa almanı veya bize bir kez olsa bile Avrupa'ya gitme zevkini yaşatmanı istiyorum. Avrupa'ya gidemesen de kupaları alamasan da biz yine hep yanında olacağız ama bizimde heyecanlamaya mutlu olmaya hakkımız yok mu? Bence hakkediyoruz Türkiye'de ki hangi taraftar grubu takımı 3-0 mağlupken maç skorunu umursamazcasına ve hatta oyuncular maç sonu başlarının yerde olmasını ve kendilerinden utanmalarını sağlayacak kadar nasıl bir tezahürat yapabilir? Senin bildiğin böyle bir taraftar varsa söyle o taraftar en büyük taraftardır ama sadece Bursaspor'un böyle bir taraftarı var.
Sana bir sorum var Bursam. Sence bu büyük taraftara Şampiyonluk yakışmaz mı? Bak yine susuyorsun yine cevap vermiyorsun aynı elime aldığım gökyüzündeki yıldızlar gibi sen de susuyorsun. Susmak bazen en büyük isyandır derler.Yoksa isyan mı ediyorsun, neden? Neden Bursam neden?. Asıl benim isyan etmem gerekmiyor mu ama nasıl edebilirim ki sana delilercesine aşıkken nasıl edebilirim? Yoksa bizim en büyük taraftar olduğumuza inanmıyormusun ama sen de dahil bütün Dünya'ya en büyük olduğumuzu kanıtlayacağız ama kanıtlamamız için Avrupa'ya gitmemiz gerekiyor ve herşey senin elinde Bursam, ya bizim en büyük taraftar olduğumuzu kanıtlamamıza izin ver ya da verme farketmez, biz kendi yağımızda kavruluruz ama televizyonlarda, gazetelerde şöyle çıkmasını istemez misin Bursam. ''Bursaspor taraftarı Dünya'nın en iyi taraftarı seçildi.'' nasıl olur değil mi... Düşünmek bile heyecanlandırıyor. Ama herşey senin elinde olan birşey bursam.
Bizi Avrupa'ya götürecek olan sizlersiniz sahadaki 11 futbolcunun elinde olan birşey ama bizim de boğazlarımız çatlayana kadar bağırcağımızı bil Bursam. Şu maçtan sonra yendiğimizde veya yenildiğimizde bir süre sonra yutkunduğumda boğazlarımın şiş olması ve canımı acıtması hoşuma gidiyor, beni mutlu ediyor çünkü; acıyor ama neden acıdığını biliyorum senin için haykırdım; Bursama aşığım diye.. ama Avrupa'ya gidemesen de kupaları alamasan da ve hatta amatöre düşsen bile ne olur biliyor musun Bursam?
Ben yine gökyüzündeki Yıldızları izlemeye devam ederim.
Harun Yaylaoğlu, 19 Eylül 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
Harun Aydın Söyleşisi
Öncelikle merhabalar, forum kullanıcılarımız tarafından oylanan anket sonucunda ilk söyleşimizde, haftanın söyleşisinde sizi yani Harun Aydın’ı konuk etmekten sevinç duyuyoruz. Teklifimizi kırmadığınız için teşekkür ederiz. İlk sorumuzla başlayalım.
-Kimdir Harun Aydın? Ne iş yapar, nasıl bir yaşamı vardır,iş ve tribün yaşantısı dışında neler yapmaktan hoşlanır?..bunlarla başlayalım isterseniz söyleşimize..Kısacası sizi tanıyalım.
- 1972 Bursa doğumluyum. 90-94 yılları arasında turizm ile uğraştım. O yıllar Bursadan ve Bursaspordan uzak kalmak, dışarıdan takip etmek içimde bir çok hasreti biriktirdi. İzmir-Selçuk, Kuşadası ve Fethiyede çalıştım. Aydınspor ve Göztepe maçlarına giderek bu özlemi bastırmayı denedim. O zamanların Aydınsporu Fenerbahçeye istanbulda 6 atan takımdı ve bir çok futbolcusu da Bursaspordan gelmeydi. Kaleci Eseri Aydınspor kalesinde gördüğümde Bursa Atatürk stadını hayal ederek izledim maçları. Yolda 16 plakalı araç gördüğümde içimde oluşan hisleri anlatamam. Gurbet böyle bir şey olsa gerek derdim. Şu an uluslararası havayolu taşımacılığı yapan bir şirkette çalışmaktayım. Yaklaşık 14 yıldır bu işi yapmaktayım. Eğer bir şirkette sorumluluk alıyorsanız artık sizin mesai saatinizin bir önemi kalmıyor demektir. Sabah 8 akşam 5 memur zihniyeti ile çalışmanız mümkün olmuyor. Kendime kalan kısa zamanlarda ise kitaplar okuyorum, dostlarımla sohbetler ediyorum, onlarla birlikte yeni projeleri düşünüp nasıl yapabilirizleri tartışıyorum. Bu projelerin olurluluğunu hayal etmek bana büyük bir haz veriyor. Hayal etmek çok önemli arkadaşlar. Hayal etmezseniz geleceği göremeden bugünü yaşarsınız. Günlük yaşamayın, hayalleriniz ile geleceği yaşayın. Unutmayın ki insan dünyada hayal ettiği müddetçe yaşar.
-Bursaspor ve Teksas tribünü ile tanışmanız nasıl olmuştur peki? Yıllardır Teksas tribününde yer alan birisi olarak yaşanmış çok anınız vardır, yaşadığınız en ilginç veya komik anılarınızdan birisini bizlerle paylaşır mısınız?
- Bursaspor ile tanışmam babam ve amcam sayesindedir. ilk deplasman maçım mesela 6-7 yaşlarında henüz ilkokula başlamamıştım, istanbulda Beşiktaş maçı. Amcamla birlikte gitmiştim. 2-1 yenilmiştik. ilk golü Bursaspor atmıştı. o anı anlatamam.. hala gözlerimin önündedir. Beşiktaşlıların içinde oturuyoruz, amcam çok ağır işitir. onun yüzüne bakarak konuşursanız sizi anlar. Gol oldu, amcam fırladı yerinden ayağa ama nasıl seviniyor, bir anda bütün tribünler bizim tarafa döndü. Amcam herkesin kendisine dönüp baktığını farkedince eliyle tüh be dercesine bir hareket yapıp yerine oturdu. Bense içimdeki yeşil beyaz kazak görünürse endişesi ile korkarak oturuyorum. derken beşiktaşın golü geldi tüm tribünler ayakta deliler gibi bağırıp seviniyorlar amcam ise yüzünü iki elinin arasına almış dokunsanız ağlayakmış gibi bir ifade ile oturduğu yerden hiç kalkmıyor. Maçı 2-1 kaybettik. O gün ben Bursasporlu oldum diyebilirim. Teksası tanımam ise ortaokul yıllarıma denk gelir. Mahalle arkadaşım Mürsel ile birlikte gittiğimiz deplasmanlarda tanıdım Teksası. O yıllar deplasmana gidenler eski santral garaja giderler ve oradan inegöl seyahat yazan otobüsler ile deplasmana giderlerdi. Bunu dışında da mahalle aralarından kalkan otobüsler olurdu. Bizim de mahallemize yakın kalkan otobusler vardı ama bizim oradan otobuse binmemiz goze alamayacagimiz bir tehlikeydi. Çünkü Mürselin babası da benim babam da bizi nerede bulacaklarını çok iyi bilirler ve bizi o otoıbuslere daha binmeden yakalayabilirlerdi. Bu yüzden santral garajın keşmekeş kalabalığı içerisinde kaybolmamız daha uygundu. Aslında kaçkez yakayı eleveriyorduk da sağolsun otobüsteki abiler bizi idare ediyorlardı. Biz otobüse biniyorduk bir bakıyorduk Mürselin babası otobüse doğru geliyor hemen arka kapıya doğru bgitmeye başlıyorduk.. Eğer otobüse binecek gibi ise arkabeşlinin arkasına girip battaniyeyi atıyordu abiler üzerimize biz de otobüsün hareketi ile oradan çıkabiliyorduk. Çok deplasmana Mürselle beraber o şekilde gidebildik. Yine o yıllara yakın bir anıyı paylaşayım siz sormuşken.. Meclis kararı ile 1.lige geri döndüğümüz sene. Kocaelispor ile deplasmanda oynayacağız ben yine Mürselle birlikte bindim otobuse Kocaeliye gittik. Maçı kazanmış Bursaya geri dönüyoruz, otobüs pür neşe.. Ön koltuklardan birden bir ses yükseldi ''Helal Olsun, helal olsun, En büyük asker bizim asker'' herkes otobüs camlarında.. Bir baktık nöbet tutmakta olan bir asker başındaki miğferi çıkarmış nöbet kulseinde miğferi yere vurarak çılgınlar gibi seviniyor. O an o askerimizin mutluluğunu görseniz inanın ağlardınız. Bu takım o askerimize tarif edilemeyecek bir mutluluk yaşatmıştı. hediyelerin belki de ona o an en büyüğünü vermişti..
-Senelerdir Teksas tribününün içinde yer alan bir kişi olarak ve bir taraftar sitesi yöneticisi olarak Teksas tribünün geçmişi ile bugününü karşılaştırırmısınız, anlatırmısınız biraz o günleri ve bugünlerden farklarını. Efsane Teksas ruhunun yavaş yavaş kaybolduğu görüşüne katılıyormusunuz?
- Geçmiş ile bugünü karşılaştırmak aslında mantıksızdır. Neden? Çünkü geçmişin şartları ile bu günün şartları birbirinden çok farklıdır. Teksas her zaman şartların gereği gerekenleri yapmıştır. Sabahlamal dönemin şartları gereğiydi şimdi ise gerek duyulmamaktadır çünkü gereksizdir. Ama Teksasın kaybolan bir değeri var aslında bana göre bugünün tribünlerinde.. Mesela eskiden Teksas maça özel o an maç esnasında bir besteyi anında yaratırdı. ve birden sanki tüm tribünler bunu aylarca söylemiş de biliyormuşcasına o tezahürat bir anda yayılırdı. Şimdi öyle bir tezahürat üretilemez oldu. Ben bunun en son örenğini stad konusunda Olacak o kadar tezahüratının başlamasında ve sonrasında çıkan diğer tezahüratlarda görür gibi oldum. Başkada göremedim. oysa ki eskiden neredeyse her maçta buna benzer anlık tezahüratlar çıkardı. Bunu kaybettiğimizi görüyorum. Mesela eskiden tüm teazhüratları belli bir yerden başlatılır ve bütün tezahüratlar oradan girilirdi. herkes de buna uyardı şimdi ise herkes kendi kafasından ya da kendi gurubundan bir şeyler yapma peşinde. Oysaki Teksas bir grup değildir bir tribündür. İçerisinde elbette ki guruplar olacaktır ama her nedense tüm guruplar kendi guruplarının Teksasa sahip çıkacağı ya da yönlendireceği görüşü ile tezahüratlarda bütünlük yerine onu bu bşalttı bunu bu başlattı diyerek susmayı tercih ediyor ancak tribün sesi güçlenirse tezahürata giriyor. Eski Teksas ile şimdiki Teksasa görsellik açısından bakarsanız şu an tribünler daha güzeldir. Eskiden bir moda olmuştu neredeyse yabancı takım atkılarını tribünde taşımak şimdi ise bu yok ama atkı kültürünü Türkiyeye öğreten bir Teksas var. Bir çok arkadaşım bile maçlara gelirken bir yerine 2 atkı ile geliyor. Neden diyorum diyor ki bunu Timsahlar yaparken sallarım bu da boynumde asılı dursun.. Atkısız Teksasa gelen Teksaslı değildir imajı var artık. Hemen hemen herkes maça gelirken şimdi ya formasını giyiyor ya da üzerine yeşil renkte birşeyler giyiyor bu şimdiki Teksasın en güzel yönlerinden biri. Artık dünyada bir çok şey değişti elbette Teksas da günün şartlarını takip edip gerekenleri yapacaktır. Bu yüzden Teksaslılık ruhunun yok olması mümkün değildir. Radikalin ilk kurulduğu zamanlarda tribünde sürekli kavgalar ile insanlar Teksastan bıktırılmış ve ne yazık ki Teksas bir avuç insan kalmıştı ama o zamanlarda bile Teksası yok edemedi kimse. O bir avuç insan yine şimdi dönüp baktığında 5 bin kişiyi görüyor. Radikal bana göre hataydı ama Tsc farklı.. Tsc keşke hiç yerinden dağılmasadı orada kalsaydı ve Teksas ile Tsc karşılıklı şovlarına devam etselerdi.
-Peki, tribünde bulunduğunuz dönem içerisinde, daha genel soracak olursak Bursaspor’u takip ettiğiniz dönemler içerisinde en beğendiğiniz başkan kimdir? İcaatları, yaptıkları, Bursaspor’a kattıklarıyla hangi başkanı beğeniyorsunuz,beğeniyordunuz?
- Ben şüphesiz Cavit Çağlar derim. Aldığımız en büyük kupa onun başkanlığı zamanına denk gelmektedir. Aslında Çağlar başkanken biz son yıllarımızda hep küme mücadelesi veren bir takımdık ki kupayı aldığımız sene kümden düşmemize rağmen statü gereği kupayı aldığımız için ligde kaldık. Oysa ki başarı diye bakarsak bir çok insan Murat Gülez döneminin kadrosunu başarılı bulacaklarını söyleyeceklerdir. Çağlar vizyon yaratabilen bir başkandı, güçlüydü. Sedat3 ler Bahtiyarlar diye söylediğimiz bir beste var hani.. o efsane kadronun başkanıydı çağlar.. Belki lig sıralamalarında hiç bir zaman istenilen yerlerde değildik ama Bursaspor isminin istanbul kuluplerinin korkulu rüyası olduğu gerçeği vardı tüm Türkiyede.. Bursaya gelip puan almak istanbul takımları için çok çok zordu o dönemler.. Bence Çağlar Bursaspor başkanlığını erken bırakıp tam da başarıları yakalayabilecek yıllara gelmişken en büyük hatayı yaptı. Fenerbahçe başkanlığı adaylığında ismi medyada yer aldı. Keşke bu tür söylemlerde bulunmasaydı ya da bu tür haberlere izin vermeseydi. Eğer kulüp başkanınız Türkiyede etkin bir isim değilse yaptırım yapabilecek bir güce sahip değilse şampiyonluklarınız hep yarınlara kalır. Neden istanbul ve trabzon dışında bir şampiyon çıkartamıyor bu ülke? hatırlayalım kısaca, Antep kendi elleri ile vermedi mi şampiyonluğu.. ya sivas? Eğer ki başkanınız güçlü ise hangi çocuk elindeki düdükle oynayabilir.. Trabzonspor şampiyonluklarına bakın, başkanlarının isimlerine bir bakın.. Beşiktaşın Süleyman Sebası dışında hangi şampiyon takımın başkanı Türkiyede taşları oynatamayack güce sahip değildir. (Süleyman Seba dönemindeki arkasındaki adamların kim olduğuna bakın seba da o güce sahipti) Çağlar bu güce sahip bir başkandır.
-Ve söyleşilerin kaçınılmaz sorusuna gelelim. Bursasporun geçmişten bugününe kadar en beğendiğiniz futbolculardan bir onbir oluşturmanızı istesek sizden? Teknik Direktör ile birlikte…
- Kalede Eser,
geri dörtlü Sedat2-Semih Yuvakuran-Kerekeş-Adnan Örnek
ortasaha Sedat3-Biyediç-Seydiç-Baliç
forvet Bahtiyar-Pingel
Teknik direktör: Piontek
-Gelelim tekrar hayatınıza.Tribün ve iş yaşantınız dışındaki sosyal hayatınızdan kesitleri,neler yaptığınızı önceki sorularımızda cevaplamıştınız. Teksas tribününün,hatta hatta Türkiye genelinin aksine,kitap okuyor musunuz peki? Var mıdır genç kardeşlerimize, arkadaşlarımıza önerebileceğiniz kitaplar ve yazarlar?
- Önereceğim yazarlar Paulo Cohello yu mutlaka okusunlar.. özellikle de Simyacıyı hiç kitap okumamış olanlar kitap okumaya yeni başlayacaklar okusunlar. Bu kitap onlara sanki televizyonda bir dizi seyreder gibi gelecek. Her gün en az 4-5 sayfa okumayı kendilerine sart kosarlarsa işte o zaman bu kitabı bitirdiklerinde yeni bir kitap daha okuma hevesleri artacaktır. Aziz Nesin okusunlar ki onun da kitaplarında ülkenin insanın ülke düzeninde yaşadığı komik ve haydaaa dedirten hayatları bulacaklar. Kitap okumamış ya da kitap okumaktan sıkılan insanlara asla Orhan Pamuk okumlarını tavsiye etmem. Önce insanları kitap okumaya heveslendirebilmek için onların bu kitapları okurken sıkılmamalarını aksine heyecan ve merak uyandıran kitapları okumalarıunı tavsiye ederim. Kitap okuma alışkanlığı edindikten sonra zaten o insana kitap önerilmesi bence saçmadır. Okuma alışkanlığı olan insan her kitabı okur. Eğer ki siz de okumayı seviyor ve alışkanlık haline getirdiyseniz sizin anlayışınıza ters gelen kitapları da okuyun. Okuyun ki o insanlar neyi anlatmaya çalışmışlar neyi ana fikir almışlar öğrenin.. Siz bunları tasvip etmesenizde neden sorusuna verebileceğiniz cevaplarınız olsun.
-Teksas ve maç görüntülerinin kliplenmesinde, arşivlenip derlenip taraftarlarımızın beğenisine sunulmasında büyük emekleriniz olduğunu biliyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz, iş hayatının yanında bunları yapmak büyük bir çaba ve özveri ister herhalde..
- Klipleri yaparken o klibi kafamda zaten canlandırıyorum maç öncesinde aslında.. sonrası zaten görüntülerin kesilip bir araya getirilmesi. Zamanımı alıyor elbette. Ama içimden geldiği zaman klibi yapıyorum o an hevesim yoksa o klibe başlamıyorum bile. Siz yaptıklarınız ile mutlu olamıyorsanız bir başkası da sizin yaptıklarınızda mutluluk yada vermek istediğiniz heyecanı alamaz. Severek yaparsanız başkaları da yaptıklarınız karşısında harcanan emeği görünce takdir ederler. işin garip tarafı klip yaparken stres bile atıyorum. hani kimisi akvaryumda balıkları seyrederken stres atıyorum der ya benimki de öyle bir şey. TeksasTV ismi ile yayınlanan klipleri insanlar beğendiği sürece ben ve arkadaşlarım bu klipleri yapmaya devam ederiz.
-Tribünümüzün şovları ve görüntüsü Türkiye’de ve dünyada hangi kademede sizce?
- Türkiye'de tribünleri bilenler zaten Teksas'ın şovlarını bilmekteler ama ne yazık ki ulusal medyanın istanbul menşeli olması yüzünden istanbul semt takımlarının taraftarları sürekli gündemde tutulmaktadır. Tribünleri tanımayan insanlar bu yüzden Teksas'ın şovlarını bilmemektedirler. Bu yüzden insanlara diyorum ki eğer evinize gelen bir misafir olursa mutlaka onu bir Bursaspor maçına götürün tıpkı Bursamızın tarihi ve güzel yerlerini gezidirir gibi bir maça getirip tribünden Bursasporumuzu ve Teksası izleme fırsatını kendi gözleri ile görüp yaşasın. Dünyada ise bakınca bir Riverplate bir Boca ki bu takımlar dünyanın en iyi beste ve görsellik açısından şovlar yapan takım taraftarlarına sahipler. Onlardaki coşkunun futbol kültürlerinin gelenekselleşmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Riverplate tribünlerine ait olan Sos Cagon'u bir klibimizde ilk kullandığımızda aylar sonra bunu Galatasary'ın çıkıp Çıldırın diye kullancağını hiç düşünmemiştim. iyi olan taklit edilir arkadaşlar ki Timsahlar şovumuzun da bir çok Türk tribününde taklitlerini görmekteyiz artık.
-16 Köy,16 Okul,16 Maç projesinin planlanıp projelendirilmesi ve başlatılması sürecinde aktif şekilde görev alan birisi olarak, gerek bu konuda, gerekse tribünümüzün sosyal alandaki faaliyetleri(?) hakkında neler düşünüyorsunuz?
- Bizim tribünümüz pek fazla sosyal bir etkinlikde bulunmaz bu bir eksiklik midir derseniz bana göre evet. Geçen sene Trabzonspor bayan gurubu olan Tsira Şimal Yıldızından bir arkadaşımla röportaj öncesi konuşurken onların neler yaptıklarına bakmıştım. Löseve olan katkılarını görmüştüm ve çok takdir etmiştim. Listim'in okul boyama projelerini ilk fanzinden de yazmıştık. Bunlar yapılması gerekenler aslında tribün dışında olduğumuz vakitlerde. 16 Maç 16 Köy 16 Okul projesini ilk öğrendiğimde tamam dedim. Bunu yapmalıyız. Proje sahibi Bursaspor yöneticilerimizden Sn.Mehmet Kara ile olan görüşmemizde ben ve arkadaşlarım biz bu işe gönüllü olarak varız dedik. Çünkü biliyorduk ki oradaki köylere gittiğimizde o küçük çocuklarımız televizyonlardan sürekli istanbul semt takımlarını görecekler ve o bilinçle yetişecekler. Hani daha önceki soruda da söyledğim gibi misafirinizi alın bir maçımıza götürün diye.. Benim 6-7 yaşımda bir Bursaspor maçında yaşadıklarımdan hala aklımda bir şeyler kalabiliyorsa o küçük kardeşlerimizin-çocuklarımızın da unutamayacağı bir anısı olabilir Bursasporumuzla ilgili anılarında. Bir de bunun başka bir boyutunu düşünün Teksas sadece karakollarda resimleri olan Bursaspor taraftarları olarak kalmamalı insanların gözünde. Bursaspor taraftarları şehirlerine sahip çıkan yardıma muhtaç olan insanların da Allah razı olsun dediği insanlar olabilmeliler. Gerektiğinde gerekeni yapar diyebilmeli Bursa halkı Bursaspor taraftarları için. Bizler Bursanın en büyük ve en güçlü topluluğuyuz arkadaşlar. Bu topluluk yöneticisinden taraftarına kulüp çalışanından futbolcusuna kadar herkesi içinde barındırıyor. Biz bu gücü kullanmayı bir türlü beceremiyoruz. Bu gücü kullanırsak gerçek Bursa kimliğini de ortaya çıkartırız. Bu sene 17 okul yapılacak bu yapılanları bir gün ulusal medya da gözardı edemez duruma gelecek ve iki pankart açıp biz karşıyız diyenleri nasıl yüceltiyorlarsa Bursamızdaki bu proje ile Bursaspor ve taraftarını da yüceltmek zorunda olacaklar. Yöneticimiz Sn.Mehmet Kara önderliğinde başlamış olan bu proje bakarsınız gelenekselleşir ve her sene yapılır, yıllar sonra baktığımızda bir çok köyümüzde bir çok kardeşimiz Bursaspor ismini anlatırken o bir otobüs gönüllü gelen abilerini ablalarını da anlatırlar. Hazır sosyal projeler demişken sosyla etkinliklerimiz devam edecek arkadaşlar. Zamanı geldiğinde yeni projeleri de hep birlikte yapacağız. Biz Bursasporluyuz ve şehirimizden aldıklarımızı şehirimize veriyoruz. Bursalı olan herkesin de böyle düşüncelere saygıyla yaklaşacağından eminiz ve inanıyoruz ki bu ülke bu projeler yapıldıkça bu şehiri ve bu şehirin markası Bursasporu ayakta alkışlayacaktır.
-Teksas.Org ekibinin çalışmaları ve konuk yazarların katkıları ile birlikte yayınlamakta, çıkarmakta olduğunuz İnadına Teksas Fanzin hakkında neler söyleyebilirsiniz bize? Ekipteki çoğunluğun çalışıyor veya okuyor olmasına rağmen çoğu fanzinin aksine 9.sayı’ya merdiven dayadınız. Bu önemli bir çalışma ve vakit gerektiriyordur kuşkusuz.
- Teksas.org ekibi inanılmaz bir ekip aslında. Bir gün belki ekibin bir toplantısını genele açar bütün arkadaşlarımız ile tanışa fırsatınız olur. Bu ekip tam bir öğrenci, tam bir öğretmen.. inanılmaz özveri ile çalışıyor. Aslında frenleyerek yapılıyor fanzin. Yoksa şu an belki 18.sayı çıkartılacak olurdu. Çünkü herkes bu ekip içerisinde neler yapması gerektiğini biliyor. Fanzinler belli bir strateji yada planlamaya bağlı kalmazlar ama inadına Teksas fanzininin bir stratejisi ve bağlı kaldığı bir proglanma planı var. Bu çerçeve artık hatlarını kendi çizip belirledi ve bu şekilde devam ediyor. Fanzinin bir amacı var; 16.sayıyı çıkardığı gün fanzin kendi oluşumunu da tamamlamış olacak. Belki 16.sayısından sonra bir daha çıkmayacak. Teksas.org ekibinde görev alan her arkadaşımın ortak amacı nasıl ki bez üzerine pankartları yazabiliyorsak neden kağıtlara da yazmayalım. Bu fanzin bu tribünlerin kağıda döktüğü pankartı aslında. Bugüne kadar 8 sayı çıkardık ve yakın bir tarihte de 9.sayı çıkacak. Dikkat ederseniz İnadına Teksas fanzini asla reklam almaz. nasıl ki tribünde açılan pankartlarımızda reklam yoksa bizler de bu fanzin sayfalarımıza reklamları koymuyoruz. Bu işin doğsaında ticaret yok arkadaşlar bizler bu işi geleceğimizde çocuklarımıza bırakacağımız bir armağan olarak düşünüyoruz. 16.sayı çıktığı gün bu armağanı paketlemeye başlamış olacağız.
-Son sorumuz, Harun Aydın yaşamının bundan sonraki sürecinde gerek yaşantısı, gerekse tribün hakkında neleri hedefler, neleri görmek neleri yaşamak ister?
-Hedefleri açıklamayalım, önümüzde bir çok proje var yapılmayı bekleyen. Ama şunu söyleyebilirim yapılmamışları yapacak insanlar ile birlikte olmaktan çok gurur duyuyorum. Umuyorum ki o insanlar ile birlikte inanılmaz şeyleri hep birlikte yapacağız. Tribün içinse gelecekte şunları görmeyi çok azru ederim. Teksasın içinde yer alan her gurubun bir özelliğinin olmasını.. Mesela pankartları sadece bir gurubun yapmasını, o guruba herkesin aa bak bunlar pankartçılar işte demesini.. sadece bir grubun yeni besteleri üretip tezahüratları sadece maçlarda o gurubun başlatmasını ve insanların da o gruba bak bunlar da besteciler.. yani aslında Teksas bir bütün olacak ve icindeki her guruba görevler yüklemiş olacak. Her grup kendi işini yapacak ve bu guruplar bir araya geldiginde o büyük Teksası şekillendirmiş olacaklar. Umarım bir gün olur. Bursaspor içinse hayatta hayal ettiğim bir çok şeyin gerçekleştiğini gördüm. Eğer şampiyon olmadan ölürsem gözlerim açık gidecek. Bursasporumu ölmeden önce şampiyon görmeyi çok istiyorum.
Bu güzel sohbetiniz ve site kullanıcılarımızı kırmayıp bu güzel sohbet imkanını bizlere yaşattığınız için çok teşekkürler.Site kullanıcıları olarak, bundan sonraki yaşantınızda başarılar ve sağlık diliyoruz.
Söyleşiyi gerçekleştiren İnadına Teksas fanzin komitesi adına,
Gökhan Sezer, 03 Eylül 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
17.9.09
Baba aşk nedir?
Baba aşk nedir? diye soruyordu heyecanlı bir o kadar da meraklı bir ses tonuyla Küçük Ömer. Babası bir an duraksadı çünkü hazırlıksız yakalamıştı onu bu ses tonu. Öyle ya ne diyecekti, nasıl açıklayacktı oğluna aşkı. Düşündü.. Lise yıllarında sevdiği bir sarışın geldi gözünün önüne.. Sonra vazgeçti hayır aşk bu değildi sadece bir gönül kaymasıydı o sarışın, baksana daha adını bile hatırlayamıyordu aşk hiç bitmezdi, tükenmezdi, unutulmazdı. O zaman aşk bu olamazdı.
Biraz daha zorladı kendini üniversite yılları geldi aklına ve yüreğine düşen ilk kor... Nasıl olmuştu ne olmuştu anlayamamıştı o kalbindeki aritmik atışların sebebini... Sahi neydi o boğazında düğümlenen şey, taa orta yerinde düşen korun acısı ile yüreğinin çıkardığı çığlıklarmıydı. Onu düşünmeden geçiremediği saatin tik takları mıydı yoksa aşk. Ya da tam açılacakken yanında gördüğü dallamaya olan nefreti miydi? Belkide ilk başarısızlığın vermiş olduğu acıya isyan eden gözlerinin yaşlarıydı aşk. Evet işte bu! hayat arkadaşını anlatacktı küçük oğluna yani annesini ömerin. Tam buldum derken sıradanlaşan hayatı geldi gözlerinin önüne. Sanki buda değildi çünkü sıradanlaşıyordu herşey, aylar yılları kovaladıkça bitiyordu sanki bu sevda.
Son bir azimle hafızasını biraz daha yokladı. Üniversiteyi okuduğu şehirdeki arkadaşı gelmişti gözlerinin önüne. "Ne olur gel bir kere benimle maç izle, gel kendi gözlerinle gör bu taraftarı." demişti arkadaşı. Kıramamıştı arkadaşının bu samimi teklifini ve kabul etmişti. Beraber gitmişlerdi bir Bursaspor maçına. Gerçekten de heryer yemyeşildi bembayazdı derken maç başlıyordu. Açılan pankartlara takıldı gözleri "Adı Aşk Bu Eziyetin" yazıyordu. Şaşırdı... Ne işi vardı bunun burda. Ne kadar iddaalı bir cümle eziyet çekerken bile aşık olabilmek. Sonra başka bir pankart... "Seni Annem Gibi Sevdim" bir şehir bir takım bu kadar sevilebilirmiydi. Hemde birkez bile şampiyonluk yaşamayan bir takım. Sonra kulak verdi kale arkasından gelen tezahurata; "kolay mı sampiyonluk görmeden bir kez bile" diyorlardı. Demek ki hiç bir şey beklemiyolardı demekki karşılıksız sevmişlerdi. Bir ikinci tezahurata kulak verdi; "Buraya kalpler konuldu Bursa yolun sonu ölüm olsada" diyordu buda. Demekki uğruna ölümü bile göze almışlardı. Maç bitmişti ve yenilmişti Bursa ancak alışılmadık bir şey oluyordu tribünler futbolcuları çağırmış "canın sağolsun Bursa" diye tempo tutuyolardı. Üzmüştü onları Bursa ancak hala onu sevdiklerini haykırıyorlardı.
Bu maçtan sonra derin bir düşünceye dalmıştı. Aşk böyle bir şeymiydi acaba. Bir şehre duyulan sevgi sadece hemde televizyonlarda gazetelerde pek de rastlanılmayan bir takıma verilen bunca emek, değer, gözyaşı. Cebindeki yol parasını, yiyeceği bir simitin parasını maç biletine yatıran çocukların yüzündeki gülümseme, hani klişelerde geçen "yemedim yedirdim, içmedim içirdim" sözleri tamda bunun için söylenmişti. Karşılıksız sevmek... Sadece armasını, yeşilini, beyazını sevmek sadece şehrine sahip çıkmak. Bursa Yeşil'e aşıktır bir o kadar da Beyaz'a. Evet işte şimdi olmuştu aşk buydu artık rahatlıkla anlatabilirdi küçük oğlu ömere Aşk'ın ne demek olduğunu. Bunun için hemen işe koyuldu ve Bursasporun maçına 2 bilet aldı Mehmet Bey.
Adnan Bahtiyar, 17 Eylül 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
16.9.09
15.9.09
Bülbül
Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihâyet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım...
Şehirden kaçmak isterken sular zâten kararmıştı;
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
Muhitin hâli 'insâniyyet'in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nâğmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güyâ Sur-ı Mahşerdi!
-Eşin var, âşiyânın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüd tahta kondun, bir semâvi saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin, hânumânın şen, için şen, kâinâtın şen.
Hazansız bir zemin isterse, şâyed ruh-ı ser-bâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkum-ı pervâzın,
Değil bir kayda, sığmazsın -kanatlandın mı- eb'ada;
Hayâtın en muhayyel gâyedir ahrâra dünyâdâ.
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman huruşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil...Mâtem benim hakkım:
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Teselliden nasibim yok, hazân ağlar bahârımda:
Bugün bir hânumansız serseriyim öz diyârımda!
Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serâpâ Garb'a çiğnettim de çıktım hak-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi; fikrim hercümerc oldu,
Selâhaddin-i Eyyubi'lerin, Fâtih'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: Nâkuus inlesin beyninde Osmân'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâb olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, turâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâ'atlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan'ın;
Ne haybettir ki: Vahdet-gâhı dinin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânumanlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
MEHMET AKİF ERSOY
İşgal haberi meclise ulaştığında kürsüye örtülen
ve Bursa kurutuluncaya kadar kalkmayan
o siyah örtünün örtüldüğü tarihlerde yazılmıştır
9.9.09
Bizimkisi İnadına Biraz
Bizler inandık bir sevdaya, peşinden gidiyoruz. Tek taraflı mı çözemedik daha. Ne bir hediyesini aldık bu sevdanın ne de bir selamını. Aşık mı hasta mıyız daha teşhis koyamadı stadyumlar. Pranga değil gençliğimizi eskittik uğruna.
Vurulduk bir armaya peşinden gidiyoruz. Her sene yeni bir umutla çıkıyoruz maratona. Yaz boyu depoladığımız sabrı tüketmek için gün sayıyoruz kavuşmaya. Gelen giden çok olur bu diyarlara, isimsiz. Hepsine kahraman gözüyle bakıyoruz tanımasak da Bursa uğruna.
Akşam yemeğine ekmek götüremiyoruz kimi zaman stadyumda paylaştığımız son sigara paketi yüzünden. Yeşil-Beyaz bir yoldayız gece gündüz gidiyoruz. Yeri geldi mi seviniyor, yeri geldiğinde kuytu bir köşede ''erkek adam ağlamaz'' diye diye ağlıyoruz. İçi boş gündelik aşklara inat her güne ayrı bir heyecanla uyanıyoruz. Belki bir kupa göremedik daha ama olsun diyoruz görürüz diyoruz, ümit ediyoruz, inanıyoruz. Şehrinin değerlerine sahip çıkamayacak kadar küçülmedik daha. Düştük bir ince yola, kestirmesiz gidiyoruz. Bir sevda kovalıyoruz dedik İNADINA. Yasak konmaz dedik ya hani gerçek sevdaya, o sevdaya inanıyoruz. Bizimkisi inadına biraz belki ama kırmadan etmeden ilerliyoruz.
Gençliğimize ihanet yollara ikamet ettik geliyoruz. Deli gözüyle bakıyorlar bize gayet iyi biliyoruz. Evet doğru diyorlar delicesine bir hayat yaşıyoruz. Bir gün gelir de Atatürk stadyumundan mutlu bir yusufçuk havalanır diye umut edip son nefesimize kadar bağırıyoruz, çırpınıyoruz. ''Taraftarız biz çekeriz cefa'' diyen dillere inat cefa çekmeyip uğrunda direkman ölüyoruz. Evet evet ölüyoruz. Hata bitiyoruz, tükeniyoruz.
Gökhan Sezer, 17 Ağustos 2008
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
Vurulduk bir armaya peşinden gidiyoruz. Her sene yeni bir umutla çıkıyoruz maratona. Yaz boyu depoladığımız sabrı tüketmek için gün sayıyoruz kavuşmaya. Gelen giden çok olur bu diyarlara, isimsiz. Hepsine kahraman gözüyle bakıyoruz tanımasak da Bursa uğruna.
Akşam yemeğine ekmek götüremiyoruz kimi zaman stadyumda paylaştığımız son sigara paketi yüzünden. Yeşil-Beyaz bir yoldayız gece gündüz gidiyoruz. Yeri geldi mi seviniyor, yeri geldiğinde kuytu bir köşede ''erkek adam ağlamaz'' diye diye ağlıyoruz. İçi boş gündelik aşklara inat her güne ayrı bir heyecanla uyanıyoruz. Belki bir kupa göremedik daha ama olsun diyoruz görürüz diyoruz, ümit ediyoruz, inanıyoruz. Şehrinin değerlerine sahip çıkamayacak kadar küçülmedik daha. Düştük bir ince yola, kestirmesiz gidiyoruz. Bir sevda kovalıyoruz dedik İNADINA. Yasak konmaz dedik ya hani gerçek sevdaya, o sevdaya inanıyoruz. Bizimkisi inadına biraz belki ama kırmadan etmeden ilerliyoruz.
Gençliğimize ihanet yollara ikamet ettik geliyoruz. Deli gözüyle bakıyorlar bize gayet iyi biliyoruz. Evet doğru diyorlar delicesine bir hayat yaşıyoruz. Bir gün gelir de Atatürk stadyumundan mutlu bir yusufçuk havalanır diye umut edip son nefesimize kadar bağırıyoruz, çırpınıyoruz. ''Taraftarız biz çekeriz cefa'' diyen dillere inat cefa çekmeyip uğrunda direkman ölüyoruz. Evet evet ölüyoruz. Hata bitiyoruz, tükeniyoruz.
Gökhan Sezer, 17 Ağustos 2008
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
7.9.09
Biz3 kişiydik
Biz üç kişiydik Ercüment, Baliç ve ben
Üç ağız, üç burun, üç yeminli fişek
Adımız efsane diye yazılmıştı stadlara, pankartlara.
El tetikte, kulak düdükte ve sırtımız defansa emanet.
Boynumuzda altın zincir, altımızda mercedes,
Baldıran acısıyla tekme yerken herkes,
Çubuklu forma altında birbirimize sarılırdık.
Hakem çok uzaktaydı ve dokunuyordu puansızlık.
Gece, inter toto maçlarında; taraftarın ayak sesleri,
Rakiplerin ağzına-yüzüne, çarpar geçerdi.
Belki bir Karlsruhe maçında yitirdik Baliç'i
Kurşun gibi, mayın gibi, patlayamadan tükendi.
Oy Baliç, sol defansların belalısı,
Baliç; ürkek kalecilerin korkulu rüyası
Sen de böyle gider miydin?
Oy Baliç oy.. Teksas'ın kalbinde ağır yaralı..
Artık yenilmiş ordular gibi çaresizdik, sahipsizdik
Geçip gittik, forma ve şort paramparça
Kadıköy, İzmir ve Çanakkale boğazından
Geçip gittik, çubuklu forma boşluğu aramızda..
Ercü'yü bir gece formasından sattılar
Çalımlayıp delmişken nice ağları
Gökyüzünden kayan bir yıldız gibi
Usulca titredi ve iki yana düştü kolları
Kader, bir ingiliz Gordon gibi örmüştü her yanını
Devrilmiş bir kraldı Milne'sinde hayatın
Uzanıp bir damla yaş ile dokundu çubuklusuna formanın
Göğsünü çatlatırken damarlarındaki yeşil-beyaz kanı
Sanki bir şakaydı bu,
Birazdan sahaya çıkıp müthiş bir vole çakacaktı
Oysa Teksas, ingilizler gibi suskun kalmıştı
O da Baliç gibi bir daha olmayacaktı.
Hey Ercü!. Yunan ağlarının delinme sancısı
Hey Ercü!. kancık defansların kabuslu rüyası
Sen de böyle gidecek adam mıydın, konuşsana
Hey Ercü hey!.. yüreğinde çubuklu forma sancısı
Biz üç kişiydik, üç Bursasporlu, üç yeşilli, üç yeminli..
Baliç, Ercüment ve ben... Musisi.
Harun Aydın
6.9.09
Sevgilim Bursasporum
Kimse anlatmamıştı bize onu ya da anlatamamıştı, ya da anlatmamalıydı. Sadece yaşanılanarak öğrenilebilirdi. Kimdenmi bahsediyorum? Kendileri sevgilim oluyor. Kendisi kim mi oluyor? Bursasporum..
Bursaspor’un nasıl oluyor da sevgilin oluyor?
Nasıl mı? Bak anlatayım; sen sevgilini izlemek için web camını açmasını söylersin, ben ise televizyondan izlerim. Sen sevgilini görmek için onunla buluşursun, ben ise maça gidip yeşil incimi İzlerim. Anladın mı?.. Arada hiç bir fark yok hatta Bursasporu’mun verdiği sevinç veya hüzün daha fazla olsa gerek.
O nasıl oluyor?
Bak anlatayım; Bursam beni 3 puan alarak sevindiriyor. Bazen de bana küsüyor benim onu aldattığımı düşünüyor ve beni cezalandırarak sıfır puan alarak o bütün haftayı haram gibi geçittiriyor. Bazen de ne sevindiriyor ne de üzüyor 1 puan alıp şimdilik iyisin deyip gülüyor. Bazen de onun yüzünden polislerle tartışıyoruz. Ama kimin umurunda.. Peki şimdi anladın mı Bursamı niye bu kadar çok sevdiğimi?
Sanırım anladım ama merak ettiğim bir konu var. Sen bu Bursa'na nasıl aşık oldun?
Açıkçası O mu beni buldu Ben mi O'nu buldum bilemiyorum.
Peki O'nu sevdiğini nasıl anladın?
Bir gün gerçekten beni sevindiren de hüzünlendiren de tek varlık Bursam olduğunu anladığımda O'nu sevdiğimi anlamıştım.
Peki kurtulmayı hiç denedin mi?
Kurtulmak mı?.. Asla! Bizi ancak ölüm ayırır.
Peki niye Bursa? Niye İstanbul takımları değil?
Aslında denedim; küçükken feneri de galatasarayı da sevmeyi denemiştim. Ama nedense soğuk geliyordu, ısınamamıştım. Bir gün maç izliyordum kahve’de Gs’yi 5-0 yenmiştik. O zaman içimde Bursa’ya olan sempazitanlığım o zaman başlamıştı. O zaman gerçekten Bursalı olmalı mıyım? diye düşünmeye başlamıştım. Sonra 7. sınıftayken ilk maçıma gittim ve gerçekten o zaman anlamıştım bu içimdeki ufacık bir kıvılcımın alev topuna dönüşeceğini..
Harun Yaylaoğlu, 18 Haziran 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
Bursaspor’un nasıl oluyor da sevgilin oluyor?
Nasıl mı? Bak anlatayım; sen sevgilini izlemek için web camını açmasını söylersin, ben ise televizyondan izlerim. Sen sevgilini görmek için onunla buluşursun, ben ise maça gidip yeşil incimi İzlerim. Anladın mı?.. Arada hiç bir fark yok hatta Bursasporu’mun verdiği sevinç veya hüzün daha fazla olsa gerek.
O nasıl oluyor?
Bak anlatayım; Bursam beni 3 puan alarak sevindiriyor. Bazen de bana küsüyor benim onu aldattığımı düşünüyor ve beni cezalandırarak sıfır puan alarak o bütün haftayı haram gibi geçittiriyor. Bazen de ne sevindiriyor ne de üzüyor 1 puan alıp şimdilik iyisin deyip gülüyor. Bazen de onun yüzünden polislerle tartışıyoruz. Ama kimin umurunda.. Peki şimdi anladın mı Bursamı niye bu kadar çok sevdiğimi?
Sanırım anladım ama merak ettiğim bir konu var. Sen bu Bursa'na nasıl aşık oldun?
Açıkçası O mu beni buldu Ben mi O'nu buldum bilemiyorum.
Peki O'nu sevdiğini nasıl anladın?
Bir gün gerçekten beni sevindiren de hüzünlendiren de tek varlık Bursam olduğunu anladığımda O'nu sevdiğimi anlamıştım.
Peki kurtulmayı hiç denedin mi?
Kurtulmak mı?.. Asla! Bizi ancak ölüm ayırır.
Peki niye Bursa? Niye İstanbul takımları değil?
Aslında denedim; küçükken feneri de galatasarayı da sevmeyi denemiştim. Ama nedense soğuk geliyordu, ısınamamıştım. Bir gün maç izliyordum kahve’de Gs’yi 5-0 yenmiştik. O zaman içimde Bursa’ya olan sempazitanlığım o zaman başlamıştı. O zaman gerçekten Bursalı olmalı mıyım? diye düşünmeye başlamıştım. Sonra 7. sınıftayken ilk maçıma gittim ve gerçekten o zaman anlamıştım bu içimdeki ufacık bir kıvılcımın alev topuna dönüşeceğini..
Harun Yaylaoğlu, 18 Haziran 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
1.9.09
9 yaşında bjk maçında
3 e giden 9 yaşında çocuk tek başına bjk maçında:
Günlerden pazar ve anneler günü, babamla arabadan indik stada geliyoruz. Babama ''bjkliler bize neden böle birşey yaptılar'' diyorum, küçüğüm ya. Babam da bana ''oğlum işte istanbul takımlarından her şey beklenir, para uğruna en dandik takımlara sattılar kendilerini'' diye konuşarak stada geldik.
Kapıda polis ''ikiniz giremezsiniz'' dedi. Babam ''ne yapalım ya sen gireceksin, ben kahveye gideceğim ya da seni eve götüreceğim'' dedi. Bana da ''sen nasıl bursalısın, neden korkuyorsun. Biz senin yaşındayken koltuk silip girerdik ve bize numaralıda durun derlerdi ama biz ne yapar eder Teksasa geçerdik'' dedi. Bende kızdım, babama ''gireceğim'' dedim. Polis bile babama ''ne yapıyorsun bacak kadar çocuk kendi başına maça salınır mı?'' dedi. ''O benim Bursasporluluğumu ailede devam ettirecek'' dedi ve girdim.
Hiç anlamadan Teksasın ortasına düşmüşüm. Jandarma falan geldi ben korkuyorum. Maç başladı, ben otururken abinin biri ''kalksana oğlum, bağır!'' dedi, sırtıma elini koydu ondan sonra da korku filan kalmadı. Ben bir başladım bağırmaya sesim kısıldı.
Maçtan çıktık Heykel'e eğlencelere gittik, babama maçı anlatıyorum, maçta öğrendiğim marşları, küfürleri söylüyorum, küçüğüm ya herşeyi örnek alıyorum. Video çektim, annem de anneanneme gitmiş. Bende hemen videoları gösteriyorum anneme, kuzenlerime dedimki ''maça tek başıma girdim, jandarmalar geldi falan'' annem ''delimisin'' diyor babama, ben de anneme işte gerçek bursasporluyum diyorum. Dayım, dedem falanda ''neden soktun maça Ergin'' diyor. Babam polise söylediğini tekrarlıyor ''işte benim oğlum gerçek Bursasporlu ve benim ailemin Bursasporluluk mirasını taşıyacak ondan sonra da kardeşi taşıyacak'' dedi. Kuzenimde dayıma ''bak Metehan'a birşey olmamış ben de giderdim'' dedi. Dayımda ''ee sende Metehan gibi deli Bursalı ol rest çek bana'' dedi.
Bu senede almadılar. 2 kombine vardı, ben de aldım kardeşimi soktum içeri. Bu sefer kardeşim korkuyor ben kardeşimi teşvik ediyorum korkma diye...
Metehan Çetin, 16 Haziran 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
Kapıda polis ''ikiniz giremezsiniz'' dedi. Babam ''ne yapalım ya sen gireceksin, ben kahveye gideceğim ya da seni eve götüreceğim'' dedi. Bana da ''sen nasıl bursalısın, neden korkuyorsun. Biz senin yaşındayken koltuk silip girerdik ve bize numaralıda durun derlerdi ama biz ne yapar eder Teksasa geçerdik'' dedi. Bende kızdım, babama ''gireceğim'' dedim. Polis bile babama ''ne yapıyorsun bacak kadar çocuk kendi başına maça salınır mı?'' dedi. ''O benim Bursasporluluğumu ailede devam ettirecek'' dedi ve girdim.
Hiç anlamadan Teksasın ortasına düşmüşüm. Jandarma falan geldi ben korkuyorum. Maç başladı, ben otururken abinin biri ''kalksana oğlum, bağır!'' dedi, sırtıma elini koydu ondan sonra da korku filan kalmadı. Ben bir başladım bağırmaya sesim kısıldı.
Maçtan çıktık Heykel'e eğlencelere gittik, babama maçı anlatıyorum, maçta öğrendiğim marşları, küfürleri söylüyorum, küçüğüm ya herşeyi örnek alıyorum. Video çektim, annem de anneanneme gitmiş. Bende hemen videoları gösteriyorum anneme, kuzenlerime dedimki ''maça tek başıma girdim, jandarmalar geldi falan'' annem ''delimisin'' diyor babama, ben de anneme işte gerçek bursasporluyum diyorum. Dayım, dedem falanda ''neden soktun maça Ergin'' diyor. Babam polise söylediğini tekrarlıyor ''işte benim oğlum gerçek Bursasporlu ve benim ailemin Bursasporluluk mirasını taşıyacak ondan sonra da kardeşi taşıyacak'' dedi. Kuzenimde dayıma ''bak Metehan'a birşey olmamış ben de giderdim'' dedi. Dayımda ''ee sende Metehan gibi deli Bursalı ol rest çek bana'' dedi.
Bu senede almadılar. 2 kombine vardı, ben de aldım kardeşimi soktum içeri. Bu sefer kardeşim korkuyor ben kardeşimi teşvik ediyorum korkma diye...
Metehan Çetin, 16 Haziran 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org
Tırnaklarımla Kazıdım
Bu sevdayı tırnaklarımla kazıdım ben yüreğime...
Etrafımdaki herkesin tuttuğu takımın renkleri farklı farklıydı , hiç birini anlayamıyordum ve hiç birini sevemiyordum . Bir yanda sarı-kırmızı bir yanda sarı-lacivert bir yanda da siyah-beyaz renkler vardı. Arkadaşlarım bana bu takımı tut , şu takımı tut diyorlardı... Ama ben ısınamıyordum hiç birin,e neden bilmiyordum.
Bir gün babam dedi ki " Evlat Hazırlan maça gidiyoruz" bende hazırlandım ve gittik. Koskocaman bir yere girdik orda amcalar bağırıp duruyordu ben anlamamıştım ne olduğunu, anlam verememiştim. Akşam eve dönünce babama dedim "Baba Hangi Takımdı Bu ?" babamın verdiği cevapta şuydu "Bursaspor Oğlum."
Bursaspor benim oturduğum şehrimin takımıydı, hiç yabancı gelmemişti ve Yeşil Beyaz olan renkleride sanki her gün gördüğüm yerlerden kopup gelmiş gibiydi.
Babama bir soru daha sordum "Baba bir daha ne zaman gideceğiz maça ?" Babam "2 Hafta sonra gideriz" demişti, bana o 2 hafta bir ömür gibi geldi geçmek bilmedi. Maça gittiğimizde herşeyi anlamaya çalışıyordum babam bana usanmadan cevaplar veriyordu. Artık maç saatlerinde hazırlanıp babamı kapıda bekliyordum ve gidiyorduk. Bursaspor'u sevmiştim, o küçücük yüreğime koskocaman bir sevdanın tohumlarını ekmiştim o zamanlar.
Teksas diye birşey varmış o zamanlar babama sorarak öğrenmiştim; adamlar hiç yerinde durmuyorlardı ve sürekli Bursasporu destekliyorlardı, ben o zamanlar onlara bu adamlar deli heralde demiştim... Nerden bilirdim zamanla benimde delireceğimi ? Evet delirmiştim Teksas'a gidiyordum her maç ve her maçta sesim kısılana kadar Burs ! diye haykırıyordum...
Zamanla anladım ki fark etmeden, hissetirmeden, ses çıkarmadan Bursaspor Sevdası kanıma , canıma işlemişti...
Bursasporluluk bana babamın ömrüm boyunca verdiği en güzel hediyeydi , peki ya ben ne yapmalıydım?
O zamanlar kestiremesemde şimdi neyin ne olduğunun farkındayım... Seneler boyunca tırnaklarımla yüreğime kazıyıp babamın hediye ettiği bu sevdayı bende oğluma ve hatta kızıma hediye etmeliyim... Belki de herkesin yapması gereken bu değil mi?
Vedat UBUZ, 15 Haziran 2008
O zamanlar kestiremesemde şimdi neyin ne olduğunun farkındayım... Seneler boyunca tırnaklarımla yüreğime kazıyıp babamın hediye ettiği bu sevdayı bende oğluma ve hatta kızıma hediye etmeliyim... Belki de herkesin yapması gereken bu değil mi?
Vedat UBUZ, 15 Haziran 2008
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan,
kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır. ©Teksas.org