Halbuki böyle öğretmemişlerdi bize aşkı... Aslında kimse öğretmemişti ki ne ilkokul kitaplarında tanımı vardı aşk budur diye; ne de bir büyüğümüz karşısına alıp anlatmıştı bu aşktır diye... Zaten böyle de olması gerekiyordu; kimse anlatamazdı onu, anlatmamalıydı. O ancak yaşanarak öğrenilebilecekti.
Çoğumuz yaşadığımızı sanmıştık onu ilkokul veya lise yıllarında. Çok güzeldi, bitemezdi, sonu olamazdı. Ama günü gelmiş, bitmişti işte; hem de yaşanan herşeyi hiçe sayarak, bir çırpıda...
Bir de.. başka bir şey vardı içimizde; acayip bir şekilde bağlandığımız, hiçbir şekilde tarif edemediğimiz, başka hiçbir şeye benzetemediğimiz. Bütün aşklardan önce başlamıştı sanki; daha 4-5 yaşlarında babamın sayesinde, ''Teksas'' diye bir yerde... Üstelik diğerlerinden de çok farklıydı her yönüyle. Ölümüne sevsen de kayıtsızca, hiçbir karşılık bekleyemiyordun. Öyle tutkuluydu ki sevdan; hiçbir zaman, hiçbir yerde onu yanlız bırakamıyordun. Bazen Sivas oluyordu buluşma yeriniz, bazen Trabzon, Konya ya da Ankara... Ya da bazen, gözyaşlarıyla hatırladığın Sakarya'dan sonra; için kan ağlaya ağlaya gidiyordun Mardin'deki, Macunköy'deki randevunuza... Ama mekan, zaman, şartlar önemli değildi ki senin için... Ölümüneydi çünkü o, senin için, ölümsüzdü...
Ama neydi bunun adı? Böyle öğrenmemiştik biz halbuki, inerken Setbaşı'ndan Altıparmak'a, stada doğru, gördükçe yeşil-beyaz atkılı, formalı aşıkları.. biraz sonra ulaşacağın o ''mabedi'' her seferinde aynı heyecanla karşılamana ne demeliydi? Ya da; 20 yıllık hayatında yaşayabileceğin en büyük mutluluğun hayali, avuçlarının arasından kayıp giderken; atkını açarak, hıçkırıklar içinde ''Yeşille beyaz olsun bizim mezar taşımız'' diye haykırmak da neyin nesiydi?
Yok yok.. bunun adı aşk olamazdı. Ya da haklıydık belki de en başından beri; BU EZİYETİN ADI AŞKTI... (FTK 3-1 mağlup olduğumuz fener maçından sonra yazmıştım.)
Enes Kurtuluş, 16 Haziran 2009
İnadına Teksas fanzin komitesi ve yazarının izni olmadan, kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder