Dara düştü, parasız kaldığı günler oldu ama renklerine baktı atkıların, hepsi yeşil beyazdı ve üstlerinde bir yerlerde Bursaspor arması vardı, bedeli sağlam olmasına karşın onları hiç satmadı.
Tıpkı hiçbir zaman şehrini ve takımını satmadığı gibi..
Büyüdü Serdar..
Kaderi ve yeteneği el vermedi, Bursaspor'un formasını sahada değil, tribünde giydi..
Mahallede arkadaşlar edindi, çoğu Bursasporluydu..
Okulunda arkadaşlar edindi, çoğu Bursasporluydu..
Kız arkadaşı da Bursasporlu olsun istiyordu..
Bir gün geldi ve ailesinin yanından sıyrıldı Serdar..
Yeri geldi okuldan arkadaşlarıyla, yeri geldi mahalleden arkadaşlarıyla gitti maçlara..
Kuzeni vardı, 'Barış ağabey'
Ailesi istemiyordu onunla maça gitmesini..
Tribünde tanınırdı, sözü geçerdi, dinlenirdi..
Amigo tayfasındandı..
"Aman Serdar'ım, onun ne yapacağı, ne olaya karışacağı belli olmaz. Sen arkadaşlarınla git, ona fazla takılma" derdi anası.
Öyle de yaptı belli yaşına kadar..
Yıllar geçti..
Bursaspor aşkıyla beraber büyüdü Serdar..
Kim bilir, takım kupa almıyor, şampiyon olmuyor, her maçı kazanmıyor diye okul ve mahalle arkadaşlarının çoğu yanından ayrılmasaydı belki de kuzeniyle gitmeye başlamazdı maçlara.. Ama gün onu getirdi.
Onunla maçlara gitmeye başladı Serdar..
Kapalı Kale Arkası'na, yani Teksas'a iyiden iyiye bağlandı, bir takımdan çok ötesini seviyordu gün geçtikçe..
Serdar büyüdükçe, dertleri de büyüdü..
İyice sarıldı tribüne, karşılıksız sevmenin değerini her geçen gün anlıyordu çünkü ve inadına yürüdü..
Yürüdü..
Deplasmanlara gitmeye son sürat devam etti Serdar..
Çok şey yaşadı, çok anı biriktirdi..
Çile de çekti, makarasını da yaptı..
Bursaspor sevdası da, bünyesi de, yaşadıkları da boyunu ve yaşını aştı..
Deplasmana giderken veya deplasmanda kavgalara da girdi.
Yapmaması gereken bazı şeyler de yaptı.
Liseyi, bir ayağı çukurda tamamladı..
Ama ne yaptı ne etti üniversiteyi kazanmasını bildi..
Ailesinin o gururu yaşamak istediğini biliyordu.
"Anama, babama borcumdur, bitirdiğimi de görecekler, ilk maaşımı aldığımı da. İlk maaşımla onlara hediyeler alacağım" derdi.
"Bursa'dan ayrılmak istemiyorum"dedi, tekstil şehrinde kalmak için Tekstil Mühendisliği okudu..
6 yılda bitirdi.
Zor zar..
Okulu daha yeni bitirmişti ki; 7 yıldır sabırla beklediği bir gün geldi Serdar'ın.
Bir silsilenin içinde buldu kendini.
Sinirine hakim olamadı..
Yapmaması gereken şeylere bir yenisini ekledi..
Bir sabah siren sesleri duydu..
Kapıları çaldındı.
"Yandık!" diye içinden geçirdi ama dışından, "Sakin ol anne" dedi..
Yürüdü kapıya, kapıyı açtı, gelen memurlarla birşeyler konuştu ve ardından yeninden odasına yürüdü. Giyindi, telefonunu da aldı yanına.
9-10 saat bir sürü, hiç görmediği yerler gördü..
Emniyet nasıl bir yermiş, Adliye nasıl bir yermiş, Savcı ne tür işlerle uğraşırmış onları öğrendi.
O gün hava karardığında, "Bursaspor sen çok yaşa!" diyerek yürüdü bir otobüse, kayboldu gözden.
En yakın arkadaşlarıyla bile güneşten eşit alamıyordu payını artık..
Cezaevi denilen yere girdi, bir bedel ödemesi gerekiyordu ama "Çok ağır oldu" diyordu.
Hayatından 4 ay gitti Serdar'ın..
Gençliğinin baharından 4 ay..
Siciline kötü şeyler işlendi.
Bir Tekstil Mühendisi'nin geleceğine bir çentik atıldı, kendisi attı, ya da başka birşey..
Kendisi bilir, o değerlendirir..
"Kardeş!" diyordu Serdar, "Ben girdim, benden sonra da onlar. Onlar birilerini vurdu, birilerini öldürdü. Ben yara bile vermedim kimseye, onlar çıktı ama ben çıkamadım"
Kız arkadaşı vardı Serdar'ın..
O hayal ettiği Bursasporlu kız değildi kız arkadaşı ama çok güzeldi, "Ben yeşil beyazdan vazgeçmem, bak yeşil gözlü ve beyaz tenli benim hatun" diyordu.. Güldürüyordu yanındakileri..
Kız arkadaşı bekledi onu, ailesi hep karşı çıktı ama "Gelecek ve geleceğim gelecek" diyordu kız arkadaşı..
Esma'ydı adı..
Her görüşe gitti..
Görüştü.
Bir cam arkasından, bir telefonla konuştular 4 ay boyunca.
Devamı, ilerleyen günlerde..
Gökhan Sezer | Bursaspor Postası